“Holokost temalı birbirinin benzeri onca film çekilmişken aynı temada bir film yeni ne vaat edebilir ki?” diye düşünürüm Nazi Almanya’sına dair II. Dünya Savaşı filmlerine bakarken hep. Ancak mesela 2015’te László Nemes çıkıp Saul Fia diye bir film çeker ve bu soruya çok güzel bir cevap verir. Ya da adını bile duymadığınız Ukraynalı bir yönetmen gerçek olaylara dayalı bir hikâyeden Holokost’a dair öyle bir film yapar ki ağzı açık izlersiniz. Dünya prömiyerini 70. uluslararası Berlin Film Festivali'nde yapan ve 39. İstanbul Film Festivali ile 2020’de Filmekimi Galaları kapsamında sinemalarda gösterime giren Persian Lesson; sıkça işlenen ve kimi seyircide bıkkınlık yaratan bu zorlu temaya dair son derece sıra dışı bir hikâye anlatıyor. Film; geçici bir toplama kampına getirilirken infazdan kurtulmak için son derece yaratıcı bir yalan uyduran ve uydurduğu bu yalan sayesinde kamp mutfağından sorumlu yüzbaşı ile yakınlaşan Gilles isimli bir Yahudi’dinin gerçek olaylara dayalı hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. “120 Battements Par Minute” ile tanıdığımız Nahuel Pérez Biscayart’ın akıldan kolay silinmeyecek bir performansla hayat verdiği Gilles karakteri üzerinden ilerleyen film; Gilles’in uydurduğu yalanı devam ettirmek için bulduğu yaratıcı çözümlerle yüzbaşı ile ilişkisini sürdürme ve hayatta kalma mücadelesine dair ana anlatısını kampta yaşanan entrikalar ve mahkûmlara yönelik insanlık dışı uygulamalara dair yan hikâyelerle zenginleştiriyor. Dünyanın en utanç verici insanlık suçlarının işlendiği Nazi Almanya’sına dair gerçek olaylara dayalı anlatısıyla Persian Lesson; gerek Nazi toplama kamplarını arka plana alan anlatısıyla, gerekse hafızaya kazınmış bazı şeyleri ömür boyu taşıyacak olmanın ağır yüküne vurgu yaptığı son derece çarpıcı finaliyle bu tarz filmlerde alışık olmadığımız şekilde Yahudi propagandası yapmayan ve seyircisini ajite etmek gibi basitliğe kaçmayan etkileyici bir Holokost temalı film.
7,9/10

0 0